251 vatan evladının şehit düştüğü 15 Temmuz destanı, Türk milletinin birlik ve beraberlik içinde darbecilere karşı gösterdiği kararlılık ve cesaretin eşsiz bir örneği olarak tarihteki yerini aldı. Bu tarihi direniş, milletin demokrasiye ve vatanına olan bağlılığını en güçlü şekilde ortaya koydu.
Kökleri ABD’de olan FETÖ ihanet şebekesi milletin silahlarını millete doğrultarak ülkenin yönetimine el koymaya kalkıştı ancak milletin ve vatansever kamu görevlilerinin direnişiyle hain emeline ulaşamadı.
Darbe kalkışması başarısız olan terör örgütü Türkiye üzerindeki planlarından vazgeçmeyerek yurt dışında firari olarak yaşayan örgüt mensupları eliyle yalan ve iftira yöntemiyle algı operasyonlarına devam ediyor.
FETÖ’nün önde gelen medya imamlarından Adem Yavuz Arslan, 2014 yılında ABD’ye gazete temsilcisi olarak gizlenerek firar etti. Türk mahkemelerince terör örgütü kurma ve yönetme suçundan aranan Arslan, ABD’de lüks bir yaşam sürerken aynı zamanda örgütsel faaliyetlerini devam ettiriyor.
FETÖ yapılanmasının medya ayağında yer alan Arslan, Zirve Davası, Hrant Dink suikastı gibi FETÖ parmağı olan pek çok olayda, kamuoyunu yönlendirmek maksadıyla kullanılan bir aparat olarak ön plana çıkıyor.
15 Temmuz’da dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın hürriyetinden yoksun bırakılması ve kamu malına zarar verilmesi suçlamasıyla Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce başlatılan dava sürecinde tekrar gündeme gelen FETÖ’cü firari Adem Yavuz Arslan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ve Özel Harekat Başkan Yardımcısı Eraslan Er gibi isimlere asılsız iddialarda bulunarak manipülasyona devam ediyor.
Arslan son olarak, dönemin TEM Daire Başkanı Turgut Aslan’ın başından vuran, koruması Hasan Gülhan’ın ise şehit edenlerin darbeciler olmadığını iddia etti.
Oysaki he kamera görüntüler hem de 103 gün komada kaldıktan sonra gözlerini açan TEM Daire Başkanı Turgut Aslan’ın beyanatları FETÖ’cü firariyi yalanlar nitelikte.
“Bizi binadan açık alana çıkardılar. İlk anda sanık eski Albay Erkan Öktem, diğerlerine ‘Kafanızı çevirin, bizi tanımasınlar’ diye emir verdi. Gözümüz bağlı olduğu için nereye götürüldüğümüzü biliyordum ancak açık havaya çıktığımızı hissediyordum. Bizi götürdükleri yerde gözlerimi açtılar, kafamı eğdiler. O esnada gece boyunca eylemleri komuta eden üniformalı asker bize ‘Oturun, kafanızı eğin’ dedi.
Sonra kafama silah doğrulttuklarını hatırlıyorum. Beni hangisinin vurduğunu bilmiyorum. Bizi vuran şahıslar ikinci kattaki salona girdiğimizde emirler yağdıran sesin sahibi olan üniformalı asker ile yanındaki şahıslardır. Emirler veren ve bize ‘Oturun’ diyen sesin sahibinin, gece boyunca darbe teşebbüsünde komutayı sağlayan, daha önce sıklıkla gittiğim Jandarma Genel Komutanlığının özel kalem müdürlüğünde görevli Erkan Öktem olduğunu teyit ettim. Makam aracımızın girişinden infaz edilmek üzere gözleri ve ellerimiz bağlı infaza götürüldüğümüz ana kadar her şeyi hatırlıyorum. Kamera kayıtlarına yansıyan görüntüleri birebir yaşadım.”
Rütbeli darbecilerin, Jandarma Genel Komutanlığında görevli erleri camların önünde canlı kalkan olarak kullandığını Darbe Girişimini Araştırma Komisyonuna anlatan Er, bundan dolayı müdahaleyi çok dikkatli yürüttüklerini ve çevredeki binalarda oturan sivillerin zarar görmemesine büyük özen gösterdiklerini anlattı. Er, müştemilatın bir köşesinde vurulmuş TEM Daire Başkanı Turgut Aslan’ı bularak hastaneye yetiştirmesini sağladı. Ayrıca; teslim olan darbecilerin iç çamaşırlarıyla gözaltına alınmasına da değinen Er, bu yönteme hem darbecilerin Türk askerinin üniformasını hak etmemeleri hem de olası bir canlı bomba saldırısını önlemek için başvurduklarını söyledi.